Hakkımda

Fotoğrafım
En zor eğitim yollarından biri olan hayat ile kendimi eğitmiş bir insan olarak,ne kendi duygu ve düşüncelerime yabancıyım ne de başkalarının duygu ve düşüncelerine,şiir bir duygu aracından çok duyguların meyve vermesidir ki ben nice koca incir ağaçları gördüm,içi kadar meyvesi de çürümüş ve güvenilmez,meyve vermek her kökü olanın değil toprağı bereketli olanın işidir...

SORGULAMADA İSTANBUL

Bir gürültü, bir hengame
Şaklabanlık dürtüleriyle nadasa bırakılmış
Taşı, toprağı altından; ilah gibi üzerine titrenen
Beş para etmez memleket. . .

Saçmalıkların, göbek kordonuyla başı çektiği ve. . .
Sarayburnu deniz dibi trafiğinde,
Yahut da birinci, ikinci boğaz köprüleri ile perçinleşmiş;
Ya da otobüs, kamyon, otomobil lastikleri altında son bulmuş. . .
Daha aklımıza gelen gelmeyen nice kilometre taşlarında,
Kendini sınamış, salgın bir hastalık misali
İnsanlara musallat olan, tarifi yapılamaz. . .
O sıradan gezegen.

Bir yakasında Üsküdar, Beşiktaş; Kadıköy, Eminönü. . .
Diğer yanında da Bostancı, Adalar; Sirkeci, Yalova arasında,
Soluksuz denizlerde yalpalayan insan kitleleri merkezi. . .

Kuramsal yok oluşların ve yalnızlıkların,
Her gün, biraz daha boğazın pisliği içine gömüldüğü,
Karanlık mazisi, derin anlamlar içeren. . .
Sahipsiz büyülü şehir.

Aşıkların birbirleriyle köşe kapmaca oynadığı,
Duygusallıktan yana nasibini, biraz olsun almamış
Demirden ayakkabıları ile yürekler üzerinde gezinen,
Karınca nezaketi ile de bizi ısırmaktan geri durmayan
Kancalı karamsarlıklar mekanı. . .

Ey! . . Düşünce nedir bilmeyen,
Sorumluluğu ise omuzlarında hiç hissetmemiş,
Duygu kırıntısından yoksun
Melek gibi insanları da içinde barındıran
Şeytanlarla yapılan düelloda acımasız
Acımasız olduğu kadar, bir o kadar da kaygısız
Toprak parçası. . .

Kadınların ve çocukların, masum bedenlerinde dolaşan ellere,
Daha ne kadar seyirci kalacak,
Bu vicdansız ve dengesiz semtlerin,
Sorgusuz, sualsiz infazını yerine getirme hakkını
Kim veriyor sana! . .
Cam kırıkları gibi ele batan zaman parçacıklarıyla
Üzerine hücum etme zevkini; tiksindirir güzellikler ile
Yok olma fırsatının da elden kaymasını sağlayan kim
Milyonlarca insana! . .

Yalap şalap yıkanmış, bakımsız yüzlerde
Pervasızca büyüyen sivilceler misali
Bunca sabır ve metanetle belleklerde. . .
Uygunsuz durumlarda, milyon defa adı okunmuş
Bir parazit bakteri gibi ruhumuzu sömüren,
Sen değilsin de başka bir şey mi yoksa! . .

Her soru, sorgulamada bir bakış açısı
Her açısından da bakılınca üçgenin,
Yaşam, yürekler acısı. . .
Neden verilemez cezası, sorgulamalarda!
Suçluya, suçunu itiraf ettirirse de;
Sağanak olup dinmese de sorular,
Ne gündüz ne gece ahenkleri değişir.
Sakıncalı, kaçamak bakışlar arkasından da
Kulağımıza şu lakırdılar çalınır;
“Bir gün düzelecek, bir gün düzelecek, bir gün. . .
Bir akıllı da çıkıp da belki. . . şu soruyu da sorar;
Bir gün. . . Lakin. . . Ne zaman? . .

Tarih: 23 / 11 / 1992

Hiç yorum yok: