Akşam akşam, yeniden üzüntü gezegenine yolculuk yaptım.
Bakınca tam anlayamadım; ya vardı ya yoktu sekiz, on yaşlarında,
Gezindiriyordu sadece pervasızca elini kolunu, boş yere iki yanında
Sağır mı, dilsiz mi, yoksa akıl fukarası mı; bir türlü hissedemedim!
Kara paltosu uzanıyor taa. . . ayak parmaklarına
İnceden inceye alay ediyordu, yüzümüze bakıp o haliyle; şaşakaldım. . .
İnanır mısınız ey dostlar, o gariban çocuğa nedense acıyamadım
Derken, birdenbire aldı götürdü beni, duygusal melankoli diyarlarına.
“Demini bulmuş bir insan” havası, düşencesi uyandırdı
O gariban çocuk bende.
“Duyarlı” insan tablosu çizen beşerde bile ben, öyle kişiliği görmedim.
İçtiği ayranın kutusunu bile götürürdü, attı çöp tenekesine.
Allah’ım! . . Bu çocuk akıllı mı, deli mi; hiç bulamadım. . .
Benim kolumda, kaplama bir saat,
Onunsa paltosundan daha değerli hiçbir şeyi yok
Aynı ruhlara sahibiz; aynı havayı da teneffüs ediyoruz
İyi de ne ki beni “değerli” kılan, onu yerden yere vuran!
Onu doğurup ( vurup? ) sokağa bırakan anne de
Çok vicdanlıymış, çok. . .
O, her şeyden habersiz yaşıyordu hayatını
Onu görünce ben oldum, edebinden sarsılan. . .
Tarih: 18 / 11 / 1992
Hakkımda
- Duygusalt
- En zor eğitim yollarından biri olan hayat ile kendimi eğitmiş bir insan olarak,ne kendi duygu ve düşüncelerime yabancıyım ne de başkalarının duygu ve düşüncelerine,şiir bir duygu aracından çok duyguların meyve vermesidir ki ben nice koca incir ağaçları gördüm,içi kadar meyvesi de çürümüş ve güvenilmez,meyve vermek her kökü olanın değil toprağı bereketli olanın işidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder